HERBALİFE ANTALYA YAŞAM KOÇUNDAN BİR ŞEHİR HİKAYESİ

HERBALİFE ANTALYA YAŞAM KOÇUNDAN BİR ŞEHİR HİKAYESİ

HERBALİFE ANTALYA YAŞAM KOÇUNDAN BİR ŞEHİR HİKAYESİ

 

 

Antalya ile ilgili ne kadar bilgiye sahipsiniz bilemiyorum. Antalya’ya gelmeden bi ufak araştırma yapanlar için şehir hakkında bugüne kadar bir çok yazı kaleme alınmıştır.

 

 

Buna eminim ancak bizimkisi; biraz  şehrin sokaklarına ve farklı noktalarına, burada yaşayan insanlara doğru farklı bir çerçeveden bakmayı gerektiğini düşündüğümüz için kaleme alınmış bir yazıdır.

 

 

 

Türkiye’nin dört bir tarafından sürekli göç alan Antalya, güney sahillerimiz de Akdeniz’in cömertçe uzandığı kıyı şeridi ile meşhurdur.Eskiler de sahil şeridinde olan yerlerin kız çocuklarına verildiği rivayet edilir.Bu ne kadar doğrudur ya da yanlıştır?.Bunu biz bilemeyiz.

 

 

Ancak şu bir gerçek ki çevresinde etkileşimde bulunduğu ;Burdur, Karaman, Konya, Mersin ve Muğla illeri düşünülürse bu iller arasında kültür etkileşimi olarak Antalya en çok Konya ve çevresinden etkilenmiş gibi gözüküyor.

 

 

Geçenlerde Serik merkezinde Avukat bir arkadaşımız bu yörede hemen hemen herkesin kökü Konya temellidir gibi bir söylemde bulundu.Burada değerlendirme sevgili arkadaşımıza ait.

 

 

Tarihten günümüze

 

 

Tarihsel süreçte Antalya’ya bakılacak olursa milattan önce burada yaşayan birçok topluluğun izleri günümüze kadar gelmiştir.Genelde sahili ve cazip iklimi dolayısıyla zaman zaman saldırılara da maruz kaldığı olmuştur.Elbette çok fazla tarih konuşarak burada sizleri sıkmak istemeyiz.

 

 

 

Bir gerçek var ki aslında her bitiş bir başlangıcın da fitilini tetiklemiyor mu?.Elbette ateşliyordur.Çünkü yaşam formu devam ettikçe şehirlerin sahipleri değişmiş olsa bile; devam eden ve sürüp giden bir yaşam şekli tıpkı bir bayrak yarışı gibi şehirlerin silüetine imza atmaya devam ediyor.

 

 

Eskilerde Attalos ismi ile anılmış olmasına rağmen günümüz de bu roma toprağı, benimsediğimiz şekliyle “Antalya” olarak tarihin derinliklerinden bugünlere uzanmıştır.

 

 

Sahil şeridinden iç bölgelere doğru geçildikçe iklimin ve verimli toprakların cömertliği söz konusudur.Tarıma uygun olması bir ayrıcalık olarak görülmüş.Şimdiye kadar gelip geçen bütün uygarlıklar tarafından tarım arazileri değerli bir hazine gibi sahiplenilmiş.Hatta zaman zaman anlaşmazlıklar da ortaya çıkmamış değildir.

 

 

Yörük kültürü

 

 

Yörüklerin sahiplenmiş olduğu bu kıymetli Roma topraklarının sonsuza kadar hakimiyetinin, Turizm ve Tarım sektöründe verimli yatırımlarla taçlandırılmasını, artarak büyümesini elbette bizler de isteriz.

 

 

Günümüze kadar gelmiş geçmiş bütün uygarlıklar içerisinde zengin bir tarihe sahip olan Antalya yöresi; Türk aşiretlerinin dolayısıyla Yörük kültürünün farklı zenginliklerini sahiplenerek, şehir-köy ekseninde git gel yaşanmasına rağmen her gün değişerek ve gelişerek yaşamaya devam ediyor.

 

 

Klasik olarak Antalya merkezini gezen birçok insan bilir ki Kaleiçi ve orada bulunan yapılar şehre farklı bir görsellik katmaya devam ediyor.Maalesef doğal sebeplerden ya da zamanın acımasızlığından bir çok alan ayakta kalmakta zorlandığı için tarihin tozlu raflarına doğru yıkılmıştır.

 

 

Bizans kültürünün hakim olduğu yıllardan günümüze yansıyan eserler olduğu kadar, güçlü Selçuklu Devleti’nin ve Osmanlı devrinin ortak bir kazanda eriyip aktığı, şehre izler bıraktığı söylenirse çok doğru bir tespit olur. Bu eski oluşumların tarihçesinden ya da mimarisinden bahsetmeyeceğim.

 

 

Beton ve unutulan güzellikler

 

 

Günümüz Antalya’sı maalesef betona ve olabildiğince yeşile uzak bir silüete bürünmüş.Bunun en güzel örneği; Kepez’de Fatih Sultan Mehmet Camisi ve çevresini bilmeyen yoktur.Boylu boyunca bulvarın geniş bir yol olduğu hatırlanırsa Antalya’ya yıllar sonra geldiğimizde neredeyse şok yaşadık desek abartmış olmayız.

 

 

Bölünmüş yollar, sağlı sollu olabildiğince sıkı bir dokuma tezgahı gibi binaların yapılaşmış olduğu gözlemlenmektedir.Eski Sanayi ve çevresinde bolca gecekondu ve hatta bu civarlarda cam seralar mevcuttu.Şimdilerde ise çok daha hızlı yapılaşmaya mahkum olmuş bir şehir görmekteyiz.

 

 

Haliyle bu durum; eski komşuluk kültürünü ve daha sıcak, samimi, dostane sohbetleri bir kenara bıraktırmış gözüküyor.İşin garip tarafı yeni yapılan apartmanlarda ya da yeni kurulan mahallelerde insanlar birbirine selam vermez olduğu garipsenmiyor.

 

 

 

Gecekonduların hüküm sürdüğü dönemlerde insanların birbiriyle ilişkilerinin çok daha samimi ve candan olduğunu birebir yaşamış bir insan olarak, çoğu blog yazarının genelde es geçtiği bir konuyu burada dile getirmek istiyorum.Evet eskiden bu yana burada mevsimin sıcak geçtiği ve kış günlerinin İç Anadolu ve Doğu Anadolu’ya nazaran daha yumuşak geçtiği doğrudur.Ancak maalesef o güzel insanlar ve sıcak muhabbetler çok eskilerde kalmış.

 

 

Bir de ulusal basın-yayın kanallarından Antalya dışında yaşayan bütün insanlara yansıyan çeşitli tarihi yapı restorasyon haberleri ile sık sık Antalya ismini duyarsınız. Ancak yapılan bu restorasyonların detaylarından falan bahsetmeyeceğim.

 

 

Antalya arkeolojik olarak birçok zenginliği de barındırıyor.İnsan hayatının çok kısa olduğu gerçeği ile karşı karşıya yaşamakta olmamıza rağmen geçmişten günümüze yapılan insani tahribatların ve yıkımların, restorasyonunu yapabilecek miyiz? Bu konuda çok umutlu olduğumuzu söylemek biraz zor.

 

 

Yüzeysel olarak bile olsa birçok konuya değinmek istiyoruz.Çoğu zaman ticari potansiyeli ile gündeme gelen Antalya için; Turizm ve Tarımın önemi büyük.Ülke ekonomisindeki yeri de düşünüldüğünde elbette belli başlı imtiyazlara sahip olduğu gerçeklik dairesi içindedir.Bu sakın yanlış anlaşılmasın. Antalya için yapılan çalışmaların da tüm milletin yararına olduğuna inanıyoruz elbette.

 

 

Korumak ve Sahip Çıkmak

 

 

Örneklerle devam edebiliriz; Kurşunlu Şelalesi Türkiye’nin dört bir tarafında çocuklara ders kitapları içerisinde yıllar yılı anlatıla gelmiştir.Her ne kadar doğal kaynakların hediyesi olarak görülen bu eşsiz varlıklar, Tanıtım ve Turizm açısından önemli ise de korunmaya ve sahip çıkılmaya o kadar muhtaçtır ki.

 

 

Maalesef doğal açıdan bakıldığında Manavgat, Kurşunlu ve Düden şelalelerinin insan eliyle kirletilmesi bütün doğa severler tarafından istenmeyen bir durum olduğu aşikar.

 

 

 

Yerli turistin çok rağbet gösterdiği Konyaaltını bilmeyen yoktur.Sahil boyunca gezdiğimiz zaman denizin Antalya adına çok önemli bir kaynak olduğunun farkındayız. Meşhur Lara Plajı bugüne kadar kimleri ağırlamadı ki.Her yerinden zengin bir hikaye çıkarma imtihanımızı başarıyla sonuçlandıracağımız bu güzel şehirde yapılan çalışmalar şüphe yok ki uzun zaman konuşula gelmiştir.

 

 

Tabiri caizse; doğal yapılaşmanın cennet sayılabileceği bu güzel mekanları gezmek, tanımak kadar korumakta gerekiyor.Karain Mağarası ve Hristiyan insanların çokça ziyaret etmiş olduğu, Roma İmparatorluğu mirası olan alanlarında Deniz, Güneş kadar etkili olduğu söylenmektedir.

 

 

Yayla Kültürü

 

 

Yeri geldikçe bir sohbet havasında devam ettirmeye çalışıyoruz.Yörüklerin yüzyıllardır burada yapmış olduğu yerleşik, yarı göçer şekilde hayat tarzı; Antalya’dan, Korkuteli’ne yaylaya serin yerlere gelgitler günümüzde de devam eden yayla kültürünün bir parçası.

 

 

Çoğu insanın işi Antalya merkezinde olmasına rağmen genelde havanın sıcak olması nedeniyle ;yaylaya kaçmak buralarda da meşhur bir durum. Hayvancılık belli derecede gerilemiş olsa da eskiden kalma bu gelenek günümüzde de birçok insan tarafından rağbet gören bir alışkanlık.

 

 

Eskinin konargöçer alışkanlıkları artık yerleşik şehir hayatının ve mevsimsel sıcaklıkların durumuna göre; kimi zaman birkaç ay, kimi zaman da daha kısa zaman aralıklarında devam ettiriliyor.

 

 

Bir gezi-kültür dergisi yazarı buraya geldiği zaman yazacak, bir resme kayıt edilecek o kadar çok fazla konu bulabilir ki.Çünkü tarihten günümüze gelen şehir hayatına damga vurmuş birçok değer ile burada şehrin her bir köşesinde, karşılaşma olasılığı yüksek bir durum.

 

 

Böylesine geniş ve kapsamlı bir çalışma bugüne kadar yapıldı mı bilemiyoruz.Serik, Alanya, Manavgat ve şehir merkezinde zaman zaman yaşça büyük insanlarla sohbet ettiğimiz zaman çok farklı enstantaneler ile karşılaşmak mümkün.

 

Şehrin kimyasını oluşturan, kemikleşmiş zenginlikleri, her geçen gün hazır yemek sektörüne feda edilir durumda gözüküyor.O meşhur Antalya yöresel Mutfağı günümüz söz konusu olduğunda maalesef erozyona uğramış gözüküyor.Herbalife üyesinin gözünden bakacak olursak; protein kaynağı doğal keçilerden yapılan saç kavurması, kebap ve meşhur kuru bakliyat haşlamalarının bir ürünü olan kölle gibi yemeklerin yerini neler almış?.

 

 

Sabahları simit, poğaça, öğle yemeklerinde genelde tavuk döner ve pizza tarzı yiyecekler almış.Akşam yemeği derseniz “getir” tarzı ne olursa.Bu şehrin geniş bir biyografisi olmasa bile kendi edindiğimiz izlenimleri paylaşmaya çalışıyoruz.

 

 

Son dönemde sosyal medyada Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek ile ilgili şehir efsanesi gibi bir hikaye paylaşılıyor.Gerçek anlamda Kemer’de bulunduğumuz tarihlerde illaki karşılaşma olasılığımız yüksek olan bu insanın yaşanmış hikayesi enterasan bir yaşam hikayesi.

 

 

Duygulandıran ve heyecanı doruğa çıkaran bir hikaye. Umarım siz de bu iki insanın hikâyesinden haberdar olmuşsunuzdur.

 

 

Antalya Kemer için vakti zamanında Cumhurbaşkanı Özal ve ekibinin yapmış olduğu çalışmalar bugün halen konuşulmaktadır.Zamanın NTV muhabiri Ali Merdan tarafından birçok kez haberleştirdiğimiz “Antalya haberlerini”, O büyük VHS kasetleri sayesinde tüm Türkiye’nin görmesine yardımcı olmuş bir insan olarak duygulandım.

 

 

Sevgili ağabeyim Ali Merdan’ın anısına saygı ve rahmetle paylaşıyoruz. Eminim o döneme dair birçok anısı olan gazeteci, Ali Merdan ismini duyunca tebessüm etmiştir.

 

 

Kemer ve Taze Kalan Anılar

 

 

Kemer söz konusu konusu olduğu zaman yine gözlerim dolu dolu oluyor. Çünkü burada tam anlamıyla genç yaşta bulunmuş, dönemin bolluk ve bereket dönemi olduğu, insanların kredi kartı kullanımını çok az yaptığı, alışverişlerin nakit para ile yapıldığı, eskide kalan günlerdi.

 

 

 

Antalya’da Kemer Kiriş tatil köyü ve orada bulunan meşhur Alinda Oteli ile olan bağım sayesinde Kemer’in o muhteşem günleri ne şahit olmak çok daha farklı bir duyguydu benim için. Günümüzde Antalya Kemer’de birçok yeni otel yapılmasına rağmen; Kemer gerek Otelcilik sektörü açısından, yerleşkelerinin kalitesi, çalışan personelin müşterilerine olan ilgi ve alakası ile halen gündemde olan bir Turizm Merkezi.

 

 

 

Yol üstünde dinlenceler insana şehir merkezinden uzaklaşma şansını tanıyan, oksijen dolu odalar gibiydi.Bazı insanlar zıpkın ve balık avı tertibatlarını arabanın arkasına doldurup buraya gelirdi. Gerçekten insan hayatında anlatılacak önemli anlar olarak belleğimizde yer etmiş konulardan bahsediyoruz.

 

 

Zaman zaman Kiriş köprüsünün sel suları altında kaldığını duymayan yoktur. Ancak seneler içerisinde genel iklim değişikliği burada da yağışların daha düşük seviyede kalmasını tetikleyen bir durum.Denizin ve ormanın yeşilliği arasına karışmış insanların Kemer ile olan anıları yıllar boyu anlatılacak yaşanılası hikayelerden.

 

 

Burada neresi meşhur derseniz Tekirova sahil şeridi çok güzeldir.Ayrıca Ayışığı Plajını da unutmamak gerekir.Olimpos ve Phaselis tarihi mekanları buralara damgasını vurmuştur.Safari meraklıları buraların yeniden keşfedilmesinin önünü açmıştır.

 

 

 

Son yıllarda Golf tesislerinin namını duymayan kalmamıştır. Dolayısıyla yabancı turist için alternatif seçenekler de ortaya konulmaktadır. Aslında bu bölgede mavi bayrak almış birçok nokta bulunmasına rağmen sahilde yaşanan olumsuzlukları da, yani çevreye dair kirliliği görmezden gelmemek gerekiyor.

 

Herbalife Antalya Bağımsız Üyesi-0535 497 19 52

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site Roneon güvenlik uygulamaları ve Google reCAPTCHA tarafından korunmaktadır.<br />Gizlilik Politikası ve Hizmet Şartları kabul edin.